İLETİŞİM

İLETİŞİM

İLETİŞİM

08.02.2024 136

Değerli Velilerimiz;

                                08-02-2024

Rehberlik Servisi olarak yeni döneme “İletişim” ile merhaba demek istedik. Gerek aile gerekse kişilerarası ilişkilerde etkili iletişim kurabilmek oldukça önemlidir. Karşımızdaki kişilere ne düşündüğümüzü, neler hissettiğimizi ifade edebilmek anlaşılabilmemize yardımcı olur. Dolayısıyla kendimizi etkileşimde bulunduğumuz ortamlarda güvende hissederiz. Bu durum çocuklarımızla olan ilişkimizde de böyledir. Eğer çocuk aile içerisinde sağlıklı bir iletişim ortamında büyüyor, anne babası ve diğer aile üyeleri tarafından anlaşılıyor; düşüncelerine, duygularına saygı duyulup koşulsuz bir kabul ile seviliyorsa sağlıklı ve mutlu bir gelişim süreci içerisinde büyüme serüvenine devam eder. İletişim ile ilgili üzerinde konuşulması gereken birçok önemli nokta var, burada sizlere birkaçından bahsetmeye çalışacağız.

Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçları incelendiğinde; anne, baba ve çocuk arasındaki anlamlı konuşma oranının azaldığı bulguları ile karşılaşıyoruz. Yaşam akışı içerisinde anne, baba ve çocuk arasındaki iletişim yerini çoğu zaman ekrana bırakıyor. Çocuk onunla en çok konuşan kişiden, televizyon ve bilgisayardan hayatla ilgili malumatı derleyip toparlıyor. Bu da beraberinde birçok sorunu getiriyor. Çünkü ebeveynlerin çocukları ile olan iletişimi, onların psikolojik, duygusal, bilişsel ve birçok alanda gelişimlerini önemli düzeyde etkiliyor. Öyleyse çocuklarla kurduğumuz iletişimi geliştirmeye nereden başlayacağız? Tıpkı neşterini kullanırken dikkatli olan eğitimli bir cerrah gibi, ebeveynlerin de kelimeleri kullanma becerisine sahip olmaları gerekir. Çünkü kelimeler bıçak gibidir. Fiziksel olmasa da çok acıtan duygusal yaralara yol açabilirler. Bu yüzden çocuklarla iletişim kurarken, onlara verdiğimiz tepkileri öncelikle gözden geçirmemiz gerekir. İletişimde hangi dili kullanmamız gerektiğini aslında hepimiz biliyoruz. Misafirlerle ya da yabancılarla konuşurken kullandığımız dili, çocuklarımız ile konuşurken de kullanmamız gerekir. Bu öyle bir dildir ki davranışlarını eleştirmeden duyguları korur. İşte bu sebepledir ki ebeveynlerin çocuklarına tıpkı misafirlerine davrandıkları gibi davranmayı öğrenmeleri gerekir. Bu süreç ebeveynlerin çocuklarının soruları altındaki gizli anlamları bulabilme, öğüt vermek ve eleştirmek gibi faydasız diyaloglardan uzak durabilme; çocukların davranışlarına değil, duygularına karşılık vermeye dayanan iletişim becerisini kazanabilme; iletişimin temel kuralları olan anlayış ve sempati geliştirebilme; karmaşık duygu ve mesajları anlayabilme; onların kendilerini nasıl hissettiklerini anlamalarına yardımcı olabilme gibi temel kazanımlardan oluşur. 10 yaşındaki bir çocuğun “Dünyada kaç tane terk edilmiş çocuk vardır?” sorusunun altındaki “terk edilme korkusu, endişe ve kaygılarını” anlayabilme; 5 yaşındaki çocuğun arkadaşının başka bir şehre taşınmasının ardından söylediği “Yine tek başıma kalacağım” cümlesinin altındaki düşünce ve duyguları fark edip, bunu ona yansıtabilme gibi beceriler bu süreçteki kazanımlara örnek olarak verilebilir. Çocuklar, onları anladığımızı hissettiklerinde, yalnızlıkları ve acıları hafifler. Anlaşıldıklarında, çocukların ebeveynlerine duyguları derinleşir. Ebeveynlerin bu yaklaşımı onlar için duygusal bir ilk yardım niteliğindedir.  Bu durum biz yetişkinler için de geçerlidir. Güçlü duygular içindeyken, hiçbir şey bizi dinleyen ve anlayan biri kadar yardımcı olamaz. Ancak her zaman duyguları anlamak ve bunu çocuklarımıza etkili bir şekilde yansıtmak, kriz durumlarında sakin kalabilmek genellikle zordur. İletişimde önemli olan bir başka beceri de öfkemizi kontrol edebilmektir. Öfke ile başa çıkabilmek çocukluğumuzda bize öğretilmeyen bir beceridir. Öfkelenmenin ve bunu ifade edebilmenin yanlış bir şey olduğuna inandırılarak çoğumuz büyüdük. Dolayısıyla bu beceriyi kazanmamız ve hayatımızda uygulamamız elbette ki bizler için kolay bir süreç değildir. Zaman zaman kendi çocuklarımıza sabırlı olmaya çalışıyor, er ya da geç patlıyoruz. Öfkemizin çocuklarımıza zarar vereceğinden korktuğumuz için de bir dalgıcın nefesini su altında tuttuğu gibi öfkemizi içimizde tutuyoruz. Sınırlarımız zorlandığında ise bu öfkeyi acımasız bir şekilde salıveriyoruz. Sonuç olarak çoğu zaman patlayan öfke, kısa bir rahatlama sürecinden sonra yerini derin bir üzüntü ve pişmanlığa bırakıyor. Burada önemle belirtilmesi gereken nokta şudur ki öfke normal bir duygudur. Normal olmayan öfkemizi etkisiz bir şekilde ifade etmemiz ve yıkıcı sonuçlara neden olmasıdır. Öfke; tıpkı soğuk algınlığı gibi tekrar edebilen, bir kasırga gibi hayatın bir gerçeği olarak kabul edilmesi gereken, farkında olunup bir bilgi kaynağı olarak değerlendirilmesi gereken bir duygudur. Çocuklarla iletişimimizde öfkemizi ifade etmemiz, neye öfkelendiğimizi kısa ve açık bir şekilde izah etmemiz; sorunların anlaşılması ve gelecekte benzer tatsızlıklardan kaçınmak için ne yapılması gerektiği noktasında bize yardımcı olur. Bu anlamda denebilir ki öfke, ebeveynin biraz rahatlamasına, çocukta biraz anlayışa yol açacak ve iki taraftan herhangi birisine zararlı etkileri olmayacak bir tarzda ifade edilmelidir. Burada amacımız, derdimizi çocuğa anlatabilmek ve fırtınalı bulutların dağılmasını sağlamak olmalıdır.

               08-02-2024

Kendimizi öfke ile başa çıkmaya hazırlamak için 3 gerçeği kabul etmemiz gerekir:

1)Çocuklarla ilgili olarak bazen öfkelenebiliriz gerçeğini kabul etmeliyiz.

2)Suçluluk duymadan ya da utanmadan öfkelenme hakkına sahibiz.

3)Ne hissettiğimizi ifade etmeye hakkımız var. Öfke içeren duygularımızı, çocuğun kişiliğine ya da karakterine saldırmamak şartıyla ifade edebiliriz.

Çocuklarla iletişimde bir diğer önemli nokta övgü ifadeleridir. Genel anlamda övgü çocuklarda güven duygusunu geliştirir. Ancak abartılı ve gerçeği yansıtmayacak şekilde yapıldığında, bu durum çocukta baskı ve gerilime neden olabilir. Övgü duygusal bir ilaçtır. Yeterli dozda kullanılmadığında bazı yan etkiler göstermesi muhtemeldir. Bu anlamda ebeveynlerin çocuklarına övgüde bulunurken övgünün çocuğun karakteri ve kişiliğiyle değil, çabaları ve başarılarıyla ilgili olmasına dikkat etmelidir. Çünkü kişiliğe yapılan doğrudan övgü, güneş ışığı gibi rahatsız edici olabilir. Çocuklara söylediğimiz ve onların içlerinde kendilerine söyledikleri şey tutarlı olmalıdır. Övgüde bulunurken kullandığımız kelimelere dikkat etmemiz gerekir. Bu anlamda; harcanan çabanın farkında olduğumuzu belirten kelimelerle, saygı ve anlayış içeren ifadelerle, memnuniyeti ve hayranlığı detaylı olarak tasvir etmek önemlidir.

Çocukları tehdit etmekten özellikle kaçınmak gerekir. Çünkü tehdit, yasaklanmış davranışın tekrarlanmasına davetiye çıkarır. Genelde “Bir daha bunu yaparsan…” ile başlanan cümleler, çocuklar tarafından “Bunu bir daha yap” olarak algılanır. Bazen çocuklar bunu bir meydan okuma olarak algılayabilir. Bu durumda da özerklik savaşı vermeye çalışacak ve iş içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Tehdit etmek görüldüğü gibi var olan sorunları çözmede etkili olmadığı gibi yeni sorunların da eklenmesine zemin hazırlayacaktır.

Çocuklara ödül verirken de dikkatli olunmalıdır. “Eğer bunu yaparsan bu ödülü alacaksın” tarzındaki şartlı eyleme bağlı ödüller çocukta yetersizlik duygusuna yol açabilir. “Bunu yapabileceğinden emin değiliz” mesajı verebilir. Ödüller sürpriz olduğunda, onaylama ve takdiri temsil ettiğinde daha faydalı hale gelir. Çocuklara vaatte bulunmak ya da onların vaatte bulunmasını istemek de etkili olmayan yöntemlerden biridir. Ebeveynler ya da çocuklar bir şey vaat ettiklerinde, vaat etmedikleri şeylerin güvenilir olmadığını itiraf etmiş olurlar.

Yalana karşı bir önlem olarak yalan söylemeyi teşvik etmemeyi öğrenmek gerekir. Ebeveynlerin çocukları savunma yalanına itecek sorular sormamaları, yeni yalanların söylenmemesi açısından önemlidir. Unutulmamalıdır ki çocuklar bazen doğru söylemlerine izin verilmediği için yalan söylerler. “Bir kilo önlem, bir ton soruşturmaya eşdeğerdir” sözünden hareketle, çocuklar yalan söylediklerinde davacı-avukat rolü oynanmamalı, itiraf istenmemeli ve söylenen yalanı kamu davası gibi abartmamalıdır. Çocuk savunma yalanlarına itilmemelidir. Onlara anne babalarına yalan söylemeleri için hiçbir neden olmadığı öğretilmelidir. “Neden, niçin” ile başlayan sorular sormak yerine, şefkat içerikli ifadeler kullanmak daha etkili olacaktır. Cevabı bilinen sorular sorulmamalı, değerleri ifade eden net cümleler kullanılmalıdır. Birçok ebeveyn, çocuklarına sorumluluk kazandırma yolunda zorlandıklarını ifade eder. Şefkat, bağlılık, görev üstlenme gibi hayata saygıya ve insanın mutluluğuna ilişkin yüksek değerlerden kaynaklanmasını isterler. Hatırlanmalıdır ki çocuklarda sorumluluk duygusu, ebeveynin tutumu ve becerileriyle başlar. Bu süreç, çocuklarla ilişkimize bağlıdır ve kelimeler aracılığı ile değil; eylemler aracılığı ile gerçekleşir. Gündelik işlerin yerine getirilmesi, çocuğun odasını toparlaması, daha temiz ve düzenli bir ev ortamı sağlar; ancak bunun çocuğun karakter eğitimine bir etkisi olmayacaktır. Sorumluluk içerden gelişir; ev ve sosyal ortamlardaki değerlerle beslenir ve şekillenir. Bu bir enstrüman çalmak gibi uzun yıllar edinilen deneyimle kazanılacak bir beceridir. Kimse doğuştan sorumlu bir birey olarak doğmaz. Burada söz hakkı ve seçim hakkından bahsetmek yerinde olacaktır. Çocuklara birçok seçenek sunarak seçim yapmaları istenir; bu seçim hakkı onların kendilerini ilgilendiren konularda biraz sorumluluk sahibi olduklarını yansıtmak açısından önemlidir. Hangi şeyi seçeceği çocuğun sorumluluğunda olmalıdır. Ebeveynler durumları seçerek, alternatifler üzerinden çocuklarına seçme hakkını verirler ve bu sorumluluk kazandırma açısından etkili bir yöntemdir. Örneğin ailenin seçtiği 3 kıyafeti giymesi için çocuğun tercihine sunmak gibi.

Ebeveynlerin iletişim diline çok dikkat etmesi gerekir. Çocuklara söylenen her şey, onlarda derin izler bırakabilir. Bu anlamda ebeveynlerin çocuklarıyla onları kızdırmayacak, incitmeyecek, kendilerine olan güvenlerini azaltmayacak bir dil kullanmaları önemle üzerinde durulan bir konudur. Çünkü ebeveynlerin tepkileri, evdeki havayı belirler. Burada önemli olan ebeveynlerin reddetme dilini yürürlükten kaldırarak kabul etme dilini öğrenmesi ve kullanması gerekir. Kelimelerin iyileştirici gücü olduğu kadar yaralayıcı bir yönü de vardır. Kullanılan dilde şefkatli bir yaklaşım olması, çocuğun his dünyasının kapısını aralar, kendini ebeveynlerine daha rahat açmasını sağlar. Aksi durumda yargılayıcı ve suçlayıcı yaklaşım içeren her kelime, çocuğun iç dünyasında tarifi ve telafisi zor yaralar açacaktır.

                         08-02-2024

 

 

 

 

 

 

 

Değerli velilerimiz, iletişim ile ilgili önemli birkaç noktaya değinmeye çalıştık. Etkili iletişimle geçen ilişkiler kurmanız dileği ile..Sağlıkla kalın J

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Cüceloğlu, D. (2004). Yeniden insan insana. (27.Basım). Remzi Kitabevi.

Ginot, H.G. (2021). Anne baba ve çocuk arasında. (25.Basım). Okuyan Us Yayınevi.

Gordon, T. (2020). Etkili anne baba eğitimi. (15.Baskı). Profil Kitap Yayınları.


İLETİŞİM

Adres:
KARTALTEPE MAH. KARACAOĞLAN SK.No 17 19/1 BAKIRKÖY İSTANBUL Okulumuz Sabri Çalışkan Çok Programlı Lisesinin Bahçesinde Bulunmaktadır.


Telefon
(212) 572 0074


e-Posta Göndermek İçin Tıklayın